Anne Karnından İtibaren Beyin Gelişiminin Önemi
İnsan beyni, her biri diğer sinir hücreleri ile binlerce olası bağlantı oluşturacak dallara sahip, yaklaşık yüz milyar sinir hücresi ve nörondan oluşur. Sinaps adı verilen bağlantıların toplam sayısı trilyonlarla ölçülmektedir. Her ne kadar insan organizmasında bulunan yirmi bin kadar genin yarısı tamamen merkezi sinir sistemine ayrılmış olsa da genetik kod, olası beyin devrelerinin belirsiz sayısını önceden tahmin etmeye yetecek kadar bilgi taşıyamaz. Bu sebeple çocuklukta oluşan nörolojik bir rahatsızlığı tek başına ‘Gen’ kavramıyla açıklamak mümkün değildir.
Her beynin devre yapısının büyük bölümü, yetişkin hayatının herhangi bir anında, bireysel ve eşsizdir. Tamamen o organizmanın geçmişi ve şartlarıyla oluşmuştur. (Damasio; 2000). Anne karnından itibaren durum bu şekilde şekillenmektedir. Tek yumurta ikizlerinde bile beyin yapısı farklı oluşum göstermektedir. Sinir hücrelerindeki dallanmanın altıda beşi doğumdan sonra gerçekleşir. Doğum sonrası beyin bölgesinde saniyede üç milyar sinaps oluşur. Deneyimler, çevresel etmenler, kalıtım (nesilden nesile genlerden geçen dna molekülü aktarımı ) beyin gelişimini şekillendirir. Gelişim sırasında oluşan yanlış bağlantılar, sinapslar arasındaki sıvı akışının doğru yönde akmaması çocukların davranışlarını olumsuz yönde etkilemektedir.
Doğum sonrası dönemde beyin gelişimi hızla devam ederken, 4 yaşına gelmiş bir çocuğun beyin büyüklüğü ¾ oranında gelişmiş olur. Bu sebeple doğum sonrasında ebeveyn davranışları ön planda olmak üzere çocuk üzerinde etkili tüm etmenler beyin gelişimini olumlu ya da olumsuz yönde etkilemektedir.
Hamilelikten itibaren sürekli konuşulan, ilgi ve sevgi gösterilen çocuk beyni ile ihmal edilmiş çocuk beyni aynı seviyede görsel beceri, kas kontrolü, denge ve çevreye uyumu , bilişsel, sosyal duygusal, dil gelişimini sağlayamamakta, hatta aralarında gelişim anlamında uçurum oluşabilmektedir. Aynı şekilde teknolojinin hayatımıza girmesiyle ekran kullanımının olumsuz eklileri, ebeveynin iş yoğunluğundan farklı bir kültür yapısına sahip bir kişinin çocuk ile ilgilenmesi, çocuk beynini hem olumlu hem olumsuz etkileyebilmektedir.
İnsan beynini tüm alanlarda başarılı kılabilecek problem çözme, sosyal beceriler ve dil becerilerini beynin frontal lob dediğimiz ön bölgesi yönetmektedir. Bu bölge aynı zamanda motivasyon ve zevk bölgesidir. Bu bölgenin gelişiminde kalıtımdan ziyade doğum sonrası etmenler ön plandadır. Bu bölgenin gelişimi için beslenme, güvenli ortam, uyku/dinlenme ve sevgi ortamı çok değerlidir. Doğum sonrası bebeğin tüm ihtiyaçlarının doğru karşılanması beyin gelişimini olumlu etkileyecektir. Doğum sonrası ilk dokuz ay bebek, anne karnında olduğu gibi fiziksel ve psikolojik güvenli bir ortama ihtiyaç duyar. Emzirme de bu güvenli ortamı hem fizyolojik hem de psikolojik anlamda güçlü kılacak unsurların başında gelecektir. Emzirmenin oluşmadığı ortamda, özdenetim yaparak bebeği konforlu kılabilecek tüm unsurların kullanılması beyin gelişimine olumlu katkı sağlayacaktır.
24-36 aralığında sosyal uyum, motor gelişimi, dil gelişimi ve bilişsel gelişimi güçlendirme adına bir okulöncesi eğitim kurumuna dahil olmak, kurumun rehberliğinde özellikle 48 aylık sürece kadar doğru davranış ve beslenme programına uymak , çocuk beyin gelişimi için atılacak doğru adımlardır.
Kaynakça : Mate,G.(1999). Scattered Minds
Leave a Comment